Küçük Sırlar RP
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Küçük Sırlar RP

Sırlar belkide göründüğü kadar küçük değildir.
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Şebnem Elitaş

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Şebnem Elitaş




Mesaj Sayısı : 1
Points : 3
Doğum tarihi : 06/10/96
Kayıt tarihi : 14/01/11
Yaş : 27

Şebnem Elitaş Empty
MesajKonu: Şebnem Elitaş   Şebnem Elitaş Icon_minitimeCuma Ocak 14, 2011 5:58 pm

* Ad-Soyad: Şebnem Elitaş
* Kişisel Özellikler: Kendini beğenmiş, zeki, hırslı, bencil, lider ruhlu bir o kadar bilginç. Eğer Şebnem'min düşmanısanız yandınız ne diyelim. İntikam almasını iyi bilir.
* Aile Geçmişi:
Elitaş ailesi köklü ve kültürlü bir yapıya sahiptirler. Oldukça zenginlerdir ve ünlü mekanları ile tanınırlar. Türkiye çapında ki en zengin ailelerin başında gelirler.
* Ünlünüz: Candice Accola
* Örnek Role Play: Alta yazdım.
* İstediğiniz Rütbe: Lise

Gecenin karanlığı içime işliyordu. Hafif bir
rüzgâr geceyi serinletirken benim içime korku doluyordu. Akademi hiç bu
kadar sessizleşmemişti. Baykuşlar ötmüyordu... Öğrenciler eskisi gibi
dışarıda gezinmiyordu. O his beni öldürüyordu. Kötü bir şeylerin olacağı
hissi... Bir melez olmama karşın insan özelliklerin yok denecek kadar
azdı. Annemin birçok yeteneğini almıştım. Hava elementini kontrol
edebiliyordum ve tabi şu his işi de vardı. Kötü olabilecek olayları
hissediyordum. Hoş daha kötü ne olabilirdi ki... Gizliden gizliye bir
savaş için hazırlanıyorduk. Moroileri olmanın şuçu ne? Hiç bilmiyorum.
İnsanlar ile dost olmak istiyoruz ama hep bir bityeniği çıkıyor.

Avluda kimse yoktu. Ay o kadar parlaktı ki karanlık bir taraf
kalmıyordu. Avludan Sisli Ormanı görebiliyordum. Kendimi ormana çevirdim
ve oraya doğru yürümeye başladım. Sisli Orman tekin bir yer değildi.
Avcıların bazen orada bizi izlediklerini söylüyorlar. Ama ben hiç
görmedim ya da gören birini de duymadım. Orman gece karanlığında
ürkütücüydü. Aslında ormanın güney tarafından Montana’ya kaçabilirdim.
Belki biraz alışveriş bile yapabilirdim. Kapüşonumu başıma örttüm ve
ormanın derinliklerine daldım.


***


Kaybolmadığım için çok mutluydum. Orman gerçekten çok karışıktı ve
avcılarla karşılaşmak hiç iyi olmazdı. Birkaç kilometre yürümek zorunda
kaldım. Montana ışıklar saçıyordu. Tabi fazla değil. Night Kafenin açık
olduğunu görür görmez oraya doğru yürümeye başladım. Kafe kalabalıktı.
Biraz kirli olan bir masaya oturdum.

—Night Kafeye hoş geldiniz. Ne içersiniz?
—Kahve alıyım. Delikanlı
benden gözlerini ayırmadan içeriye gitti. Annem çok güzel bir kadındı.
Güzelliği ile herkesi etkisi altına alabilirdi. Babamdan çok anneme
benziyordum ve oğlanın benden gözlerini ayırmamasının bir sebebi de
annemden gelen bir özellik olabilirdi ve kahve almamın bir sebebi de
babamdan küçük bir özellik almamdı. Kan içmiyordum. ASLA!

—Buyrun. Oğlan
kahvemi masaya bırakırken gözlerini benden ayırmıyordu. Ben ona küçük
bir gülümseme gönderirken kafeye hışımla iki kişi daldı.

—Lanet olsun! Birkaç insan ellerinde silahlarla buraya doğru geliyor!
—Ellerinde meşalelerde var!
—Herkes Montana dağında ki bölümlere gitsin orada kendimizi koruyabiliriz.
Hayır!
Hemen okula döneme gerekiyordu. Kafedeki insanlar eşyalarını alıp hızlı
adımlarla dağ yoluna gidiyordu. Birkaç kişi yakında ki evlere gittiler
ve eşlerini, çocuklarını aldılar. Kafeden ayrılırken ormandan nasıl
geçebileceğimi düşünüyordum. Sokağın güney tarafından çığlıklar
yükseldi. Koşarak ormana daldım ve karanlık bir köşeye sindim. Birkaç
insan ellerinde meşaleler ve silahlarla evlere gidiyorlardı. Herkes
zorda olsa dağların yolunu tutmuştu umarım insanlar oraya gitmezlerdi.
Birkaç kişi ellerinde ki meşaleleri evlerin altına attılar. Evler küle
dönüşürken onlar kahkaha atıyorlardı. Buna daha fazla katlamayacağımı
düşünerek ormanın derinliklerine daldım. İnsanların kahkahaları devam
ederken ben ağlıyordum. Savaş çok yakındı...


***


Okula geri döndüğümde herşey eskisi gibiydi. Montana’da yaşananlardan
habersizdi. Büyük ahşap kapıyı açtım ve yatakhaneye doğru yürümeye
başladım. Kızlar yatakhanesi Akademinin şato havasına çok uyuyordu.
Odamın kapısına gittim ve kapıyı yavaşça kapattım. Kendimi yatağa attım
ve ormanda zorda olsa durdurmayı başardığım gözyaşlarım laf dinlememiş
ve yeniden akmaya başlamışlardı.
Farklı olmanın suçu neydi? İnsan
değilsek ne olmuş dost olamaz mıyız yani? Ne kadar ağladığımı bilmiyorum
belki birkaç saat belki de sabaha kadar ama neyse ki uykuya
dalabilmiştim.


***

Dışarıdan
gelen koşar adımlarla uyandım. Dersler bugün yoktu peki bu patırtı
neydi böyle? Üstümü değiştirdim ve dışarı çıktım. Birkaç kız öğrenci
ağlıyordu bazıları volta atıyor bazıları ise ağlayan arkadaşlarına
yardım ediyorlardı. Dün gece olanları hatırladım. Aman Tanrım! Yoksa
insanlar Montana Dağına çıkmış ve Moroilerilere saldırmışlar mıydı?

—Neler oluyor? Volta atan kız bana döndü ve yüzünde hem sinirli Hemde tedirgin bir ifade ile bana baktı.
—İnsanlar dün Montana’ya saldırmış.Birkaç kişiyi bulup yakmışlar. Kafasını ağlayan kıza çevirdi. Kız o kadar çok ağlıyordu ki gözleri çıkacaktı.

Gece ki çığlıklar... Savaşacaktık ve bu savaş insanların canını çok
yakacaktı. Striogiler, avcılar, din adamları... Biz mutlu olamayacak
mıyız? İçimde ki kötü his daha da arttı. Zor günler bizi bekliyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şebnem Elitaş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Küçük Sırlar RP :: Kayıt İşlemleri :: Kayıt :: Rp Puanlatımı-
Buraya geçin: